"Klasik Kemençe ile Müzik Dünyasında Bir Yolculuk"

Eğitim ve erken kariyer: İTÜ TMDK'da üç telli kemençe eğitimi almanız ve daha sonra aynı konservatuvarıda ders vermeye başlamanız kariyerinizde önemli dönüm noktalarından biri olmuştur. Öğrencilikten hocalığa geçiş sürecinizde hissettikleriniz ve bu değişimin sanatınıza etkisi ne oldu?

İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'na 1983 yılında girdim. Önceki müzik eğitimim ve dinleme kültürüm, sanatsal faaliyetlerimde önemli bir temel sağladı. Radyo, çocukluğumda sürekli dinlendiği için müzikle iç içe büyüdüm. Barış Manço'nun 1970'lerdeki "Dağlar Dağlar" parçasının başındaki kemençe nağmeleri, bana farklı bir şeylerin olduğunu hissettirmişti. Öğrenmek için uzun yıllar kemençe aradım; ancak konservatuvar girmeden önce bulamadım. Birçok enstrüman denedim ama kemençenin sesini hiçbirinde bulamadım.

Konservatuvara kaydım yapıldıktan sonra, müzik eğitimime İhsan Özgen ile başladım. İki sene içinde hem kemençe, hem de Türk Müziği repertuarı konusunda önemli gelişmeler kaydetmeye başladım. Daha sonra, Cüneyt Orhon ile çalışarak dört telli kemençe eğitimi aldım. Sonradan, Türk Sanat Müziği'nin tüm parçalarını yaratma fırsatım oldu. Zamanla bu vasıf, kariyerimde çok önemli bir yer edindi ve öğrenci iken elde ettiğim başarılar, bana öğretmenlik yolunda cesaret verdi.

Klasik kemençe icracılığı ve eğitiminin yanı sıra, akademik kariyerim vasıtasıyla müzikoloji ve pedagojik çalışmalara da yöneldim. 1996'dan itibaren Türk müziği eğitiminin temel taşları olan solfej ve nazariyat derslerine girdim. Bu derin bilgileri, öğrencilerime sunmanın yanında kendi pratiğime de büyük katkı sağladı. Özellikle Nevzat Sumer ile gerçekleştirdiğimiz ortak çalışmalar, İstanbul Klasik Türk Müziği Orkestrası'nın temellerini atmamı sağladı ve bu alanda pek çok önemli eser icra edildi.

Lalezar Klasik Türk Müziği Topluluğu, 2000 yılından itibaren kurmuş olduğunuz ve şefliğini yaptığınız bir topluluktur. Bu topluluğun kuruluş amacı ve genç icracıların Türk müziği repertuarını öğrenme süreçlerine katkısı hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Öğrencilerimizi enstrüman ve müziğe sevdirmek adına, eğitimin yanı sıra sahne deneyimine önem verdik. Gençlerimizi Türk Müziği repertuarını öğrenmeleri ve uygulamaları için Lalezar, adını taşıyan topluluğumuzla bir araya getirdik. Böylelikle, öğrencilerimiz hem teknik bilgilerini sergileme fırsatı buldular, hem de sahne deneyimi elde ettiler. Lalezar Topluluğu, geniş bir enstrüman yelpazesini kapsayarak gençlerin ilgisini çekti ve birçok başarılı konser gerçekleştirdi.

Öğrencilerimi, kariyer hedeflerini belirlemeleri ve ilgi alanlarına göre yönlendirmem de önemli bir prensip. Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği ve Batı Müziği uygulamalarını içeren toplu uygulama dersleriyle, müziğin tüm yönlerini deneyimlemelerine olanak sağlıyoruz. Bunun yanı sıra, müzikle ilgili uluslararası platformlarda görünürlüğü artırmaya yönelik çalışmalarınızın da büyük önemi var.

Son olarak, YouTube kanalınızı bir sosyal sorumluluk projesi olarak tanımlıyorsunuz. Bu projenin Türk Sanat Müziği ve klasik kemençenin gelecekteki kuşaklara aktarılmasındaki rolü sizce nedir?

Gülcihan Özkan ile birlikte açtığımız "Lale Akay Umul Official" YouTube kanalı, tüm konser, kayıt ve etkinliklerimizin dijital ortamda arşivlenmesine büyük bir katkı sağladı. Bu kıymetli kayıtların gelecek nesillere ulaşmasını hedefliyoruz. Sanatı ve müziği, geçmişten geleceğe taşımak için büyük bir çaba harcıyoruz. Ülkemizde Türk müziğinin değerini artırmak için farklı projelerin gerçekleştirilmesine ihtiyaç vardır.

Röportaj: Mehmet Ali BABAR

Haberi Paylaşın!

"Klasik Kemençe ile Müzik Dünyasında Bir Yolculuk"

AYE'den Enerjik Geri Dönüş: "Kibrit" Yayında