"Demet Evgar: Kadın Olmak ve Hayatın Sınırlamaları"

 

Ünlü oyuncu Demet Özdemir, sadece ekran önündeki karakterleri ile değil, kamera arkasındaki samimi ve sorgulayan kişiliği ile de tanınmayı hak ediyor. Yaz ruhunun hissedildiği bir çekim gününün sonunda, kapak röportajı için Beyoğlu’ndaki LuCast Studio’da bir araya geliyor. Demet ile oyunculuk, toplumdaki kadın rollerinin yanı sıra kişisel mücadeleleri ve değişimleri üzerine bir sohbet gerçekleştiriliyor.

Demet, sohbetin başlangıcında “Uzun zamandır 'Nasıl­sın?' diye kimse sormamıştı,” diyerek gülüyor. “Her şey yolunda, yoğun bir süreç geçirdim. Şimdi tatildeyim ama İstanbul’dan pek çıkmadım. Daha çok dinlenme odaklıyım.” 30’lu yaşların insan üzerindeki etkilerini konuştuğunda, bunun kendisi üzerinde hiçbir etkisi olmadığını vurguluyor. Özdemir, “Ben sayılardan ziyade, içeride hangi yaşa tutunduğumuzla ilgileniyorum,” diyerek yaşın değil, deneyimin önemli olduğuna dikkat çekiyor.

Demet, büyüdüğü aile ortamının tüm hayatı üzerinde etkili olduğunu belirtiyor. “Bence karakterimizin yüzde 90’ı büyüdüğümüz ortama göre şekilleniyor,” diyen Demet, en çılgın dönemi olarak kendini daha özgür hissetmeye çalıştığı bir dönemden bahsediyor. Aynı zamanda, geçmiş deneyimlerinden öğrenerek, daha sabırlı bir insan olmaya çalıştığını aktarıyor. Kadın olmanın getirdiği zorluklarla ilgili ise, “Kadın olduğum için zorluk yaşayanlar oldu, ama ben bunu dönüştürmeyi tercih ettim,” diyor.

Demet’in başarılı projeleri arasında yer alan “Eşref Rüya” dizisinde canlandırdığı Nisan karakteri üzerinde duruyoruz. “Nisan’ın mücadeleci ruhu beni çok çekti. Kendini inşa etme çabası ve derin bir aşk hikayesi var,” diyor. Özdemir, kadın karakterlerin toplumda neye hizmet ettiğini önemseyerek, bu tür projelerde yer almaktan mutluluk duyduğunu vurguluyor.

Sektörde kadın olarak yaşadığı zorlukları ve değişen dinamikleri de değerlendiriyor. “Kadın olmak, göz önünde olmak ve güzellikle ilgili kalıplara uymak için birçok şey ezberletiliyor,” diyor. Ancak, buna karşı bir direnç geliştirdiğini, artık “Susayım, işimi kaybetmeyeyim” yaklaşımının azaldığını ifade ediyor. Özdemir, sanatçının toplumsal konulardaki rolü hakkında, “Hiçbir şey zorunlulukla ortaya çıkmamalı,” diyerek duygularına dayanarak hareket ettiğini söylüyor.

Son yıllarda toplumsal baskıların farkına vararak kendi iç sesine güvenmeyi öğrendiğini belirtiyor. “Gerçekten ne istiyorum?” sorgulaması yaparak, kadınların kendi hayat serüvenlerinde cesaret bulmalarının önemine dikkat çekiyor. “Birbirimize yalnızca deneyimlerimizi paylaşarak güç verebiliriz.” diyerek kadın dayanışmasının önemine vurgu yapıyor.

Yakın zamanda bir programda aşkı ve kimyası üzerine konuşan Özdemir, “Aşkın kısa sürmesi kıymetli,” diyor. Ona göre, aşk ve sevgi arasında önemli bir ayrım var. Aşkın kimya ve merakla ilgili olduğunu, sevginin ise uzun vadeli bir duygu olduğunu açıklıyor. İlişkilerin dinamiklerinde rahatsız edici biri olabileceğini belirten Demet, insanların en iyi versiyonlarına ulaşmalarına yardımcı olma arzusunun sorumluluk olmadığını düşünüyor, ancak bunu dengelemeye çalıştığını vurguluyor.

Demet Özdemir’in bu derin sohbeti, hem kişisel hem de toplumsal konular üzerine düşünmeye sevk eden bir oturum oldu. Onun hayatı, kariyeri ve kadınlık tecrübeleri, pek çok insana ilham verecek nitelikte. Bu röportajın içinde geçen düşünceler, yalnızca Demet’in değil, birçok kadının yaşadığı zorluklara ve mücadelelere dair önemli bir öngörü sunuyor.

 

Haberi Paylaşın!

Tefo & Seko'dan Serdar Ortaç'la "Heyecan" Düeti!

Yaz Gecelerinde Kahkaha Dolu Bir Gösteri!