
"Medyada Satışlar, Kriz ve Ahtapotun Kolları"
Medyada Zararına Satışlar
Sonbahar, medyada pek çok değişikliğin ve belirsizliğin yaşanacağı bir dönem olarak kendini hissettiriyor. Bu mevsimde yaprak dökümü yaşanmasını bekliyoruz. Ancak, bu yıl medyada alışılmışın dışında bir hareketlilik gözlemlenmediği kanaatindeyim. Ne transferler ne de yenilikler var. Bunun temel nedeni, medya patronlarının büyük ölçüde kendi medyalarını elden çıkarmak istemeleri.
Medyadaki mevcut kriz, geleneksel medyaya duyulan güvenin azalması ile direkt bağlantılı. Reklam gelirlerinin azalması, genel ekonomik kriz ortamının medyayı daha da zor duruma sokması gibi etkenlerle birleşiyor. Özellikle siyasi atmosferin etkisi de göz ardı edilemez. Bu nedenle, birçok medya patronunun medya varlıklarını satma arayışına girdiği ortaya çıkıyor.
Örneğin, Ferit Şahenk, daha önce belirttiği satma niyetini bu kez daha kararlı bir şekilde ifade ediyor. NTV'nin kulislerinde konuşulanlara göre, Şahenk’in kanala hiç yatırım yapmaması, durumu daha da gerginleştiriyor. Bunun yanı sıra, Demirören Medya'nın deneyimli gazetecileri yerine stajyerlerin geçirilmesi, maaşların düşürülmesi gibi olumsuz gelişmeler de medyadaki krizin derinleştiğini gösteriyor.
Bir başka örnek ise Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun satış iddialarını güçlü bir dille reddetmesine rağmen, kulislerdeki söylentiler, onun gerçekten de Halk TV’yi elden çıkarma peşinde olduğunu düşündürüyor. Gizli toplantıların, Londra'nın Enfield semtinde gerçekleştirildiği iddiaları gündemdeki yerini koruyor.
Ahtapotun Kolları Medyayı Da Sarıyor
Bu noktada, Türkiye'deki medya yapısının şimdiye dek benzeri görülmemiş bir baskı altında olduğunu ifade edebilirim. Yunan mitolojisindeki Kraken adındaki devasa ahtapot gibi düşünülebiliriz. Türkiye’nin siyasi ortamında, muhalefette ve iktidarda uzanan kolların etkisi, medyada, yargıda ve polisle birlikte yasanın çiğnenmesine kadar uzanıyor. Devletten gelen baskılar, yolsuzluk soruşturmaları ve infaz süreçleri, medyanın da bu karmaşık yapının içinde nasıl yer aldığını gösteriyor.
Ayrıca, bazı avukatların medya ile olan ilişkilerine dair bilgiler dikkat çekiyor. Özellikle Rezan Epözdemez’in sorulara maruz kalması, medyanın derinlerinden gelecekte neler çıkabileceği konusunda şüphe uyandırıyor. Tutuklanan avukatların, medya çalışanlarıyla olan ilişkileri üzerine pek çok spekülasyon var. Ahmet Hakan ile olan ilişkisi de bu bağlamda sorgulanıyor.
Bütün bu gelişmeler, avukatların medyadan nasıl beslendiğini, medyanın bu durumdan nasıl etkilendiğini ortaya koyuyor. Öyle görünüyor ki, sistemin ayağa kaldırılması ve yozlaşmanın ortadan kaldırılması gerekiyor. Eğer bu durum göz ardı edilirse, gelecekte daha büyük sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak, medyadaki kaos ve belirsizlik, yalnızca bir başlangıç. Beklentilerin ötesinde gelişmeler yaşanması muhtemel ve bu süreç, medyada ciddi bir değişim aygıtı doğurabilir.
```