
"Büyükçekmece'deki depremler 'büyük' tezi çürüttü!"
23 Nisan'da Büyükçekmece açıklarında meydana gelen 6.2 ve 6.3 büyüklüğündeki depremler, İstanbul'da büyük bir depremin olacağına dair yaygın olan tezin sonunu getirdi. Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, Emel Özdur'un YouTube kanalında gerçekleştirdiği açıklamalarda, bu iki depremin ardından Kuzey Marmara'da yeni bir fayın kırılma olasılığının kalmadığını belirtti. Üşümezsoy, "Büyükçekmece açıklarındaki depremlerle 35 kilometrelik fay kırıldı. Artık burada ikinci bir fay söz konusu değil," dedi.
Üşümezsoy, İstanbul'da yakın tarihte büyük bir sarsıntı beklemediklerini vurgulayarak, "Bu son deprem, büyük deprem olacak tezin tabutuna çakılan son çiviydi. 6.2 ve 6.3'lük depremlerden sonra faylar açısından değerlendirildiğinde, Büyükçekmece ile Küçükçekmece arasında beklenen bir hareketlilik yok," şeklinde konuştu. Ayrıca, deniz içinde Büyükçekmece'den Küçükçekmece'ye kadar uzanan bir fayın mevcut olmadığını belirtti.
Profesör, Büyükçekmece ve Küçükçekmece arasında kıyıdan Ambarlı, Avcılar, Sinanoba ve Beylikdüzü gibi bölgelerin bulunduğunu ifade etti. Depremler sonrası bu bölgelerde herhangi bir sarsıntı yaşanmamasının, bahsedilen fayın aslında mevcut olmadığını gösterdiğini savundu. "Deniz suyunun başlangıcında yer alan orta sırt adı verilen bu yapının aslında 20 kilometrelik bir fay içerdiği varsayıldı. Ama burada böyle bir durum söz konusu değil," dedi.
Üşümezsoy, Silivri’den Kumburgaz’a kadar olan hattın incelenmesi gerektiğinin altını çizerek, "Burada büyük bir yayılma alanı var. Fay Kumburgaz'dan geldi ama Büyükçekmece’ye ilerlemedi. Eğer deniz içinde bir fay olsaydı, 6.2'lik depremin ardından birçok artçı sarsıntı yaşanırdı," açıklamasını yaptı.
Geride kalan senaryolarla ilgili olarak, "Herkes her gece korktu. Büyükçekmece Açıkları'nda bir sarsıntı bekleniyordu. Ancak, bu sarsıntılar beklenmedik zincirlere yol açmadı," dedi. Üşümezsoy, söz konusu fayın varlığı üzerine geliştirilmiş senaryoların temelsiz olduğunu belirtti ve "En az 500 kelimeyle ifade edilebilecek değerlendirmelerde kısmi hatalar vardı. Onlarca senaryo oluşturuldu ama sonuçsuz kaldı," dedi.
Ayrıca, 7 büyüklüğündeki bir depremin fayın iki parçalı olması durumunda daha az enerji açığa çıkaracağını vurgulayan Üşümezsoy, "Eğer faylar gerçekten var olsaydı, 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından ciddi artçılar belirmesi gerekirdi. Ama böyle bir durumla karşılaşmadık," dedi.
Özetle, Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, depremlerin yer aldığı bölgede hiçbir hareketlilik gözlemlenmediğini ve orada varsayılan fayların gerçekte mevcut olmadığını dile getirdi. Bu durum, İstanbul'da büyük bir depremin olasılığının çok zayıf olduğunu ortaya koydu.
```