
"Ünlü Olmak ve Sanatçı Olmak Arasındaki Çizgi"
Günümüzde genç oyuncular yeteneklerini sosyal medya aracılığıyla sergileyerek şöhret kazanma yoluna girmişlerdir. Bu bağlamda, 'ünlü olmanın' ve 'sanatçı olmanın' çizgisi konusunda bir belirsizlik ortaya çıkmıştır. Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de hem yetenekleri ile ön plana çıkan hem de farklı yollarla üne kavuşan birçok sanatçı bulunmaktadır. Özellikle sosyal medya, sanatçıların ve gençlerin yeteneklerini paylaşmalarını kolaylaştırdığı için, günümüzde yetenekli bireylerin sayısında bir artış gözlemlenmektedir. Daha kapsamlı bir ifade kolaylığına erişen sanatçılar, kendilerinden daha fazla söz ettirmektedirler.
Söyleşideki bir diğer konu ise kadın olmanın medya dünyasında yarattığı etkiydi. Birçok kişi güzellikten çok zekâ ve duruş sayesinde tanınan bir sanatçı olarak anıldığını belirten sanatçı, bu yaklaşımının kendisi için önemli bir değer taşıdığını ifade etti. Özellikle kadın olmanın getirdiği zorlukların altını çizerken, kadınların daha fazla mobbing ve tacize maruz kalma ihtimalinin yüksek olduğu vurgusunu yaptı. Bu süreçte, olgunlaşmanın ve deneyim kazanmanın insanı daha güçlü kıldığını, genç yaşta daha kırılgan olunduğunu belirtti.
Sanatçının Film-San Vakfı’nda yürüttüğü başkan yardımcılığı görevi ise büyük bir sorumluluk taşımaktadır. Bu görev, onun ve ekibinin önemli projeler hazırlamalarını sağlamakta olup, sinema ödüllerinin ikincisinin düzenlenmesi gibi faaliyetler üzerinde çalıştığını belirtti. Aynı zamanda, oyunculuk kariyerini de özlediğini dile getirerek, uygun projeler geldiğinde geri dönmek istediğini ifade etti. Fakat 15 yıldır sahneden uzak olduğunu ve sektörün hızla değiştiğini göz önünde bulundurarak dönmenin kolay olmadığını kaydetti.
Sosyal medya eleştirileri ile geçmişteki eleştirileri kıyasladığında ise, eski dönemlerde eleştirilerin daha sınırlı olduğunu ve kendini savunmanın zor olduğunu vurguladı. O dönemde gazete haberleri dışındaki mevcut eleştiri kanallarına ulaşmanın neredeyse imkânsız olduğunu ifade etti. Günümüzde oyuncular, kendilerini doğrudan ifade etme şansına sahip ve dijital linç olgusunun biraz abartılı olduğunu dile getirdi. Onlara sunulan imkanların çoğunun, eleştirilerin etkisini azaltması gerektiğine inanıyor.
Röportajın bir diğer önemli sorusu ise gerçek hayatta maske takma zorunluluğuydu. Sanatçı, insan ilişkilerinde belli mesafelerin korunmasının gerekli olduğunu belirtti. Aynı zamanda, insanların doğası gereği kıskançlık ve haset barındırdığını kabul ederek, bu due ile olan ilişkilerinde temkinli bir yaklaşım sergilediğini kaydetti. Kendi koruma mekanizması olarak, çoğunlukla mesafeli durduğunu, bunun da ona doğal bir hak tanıdığını ifade etti.
Sonuç olarak, yapılan söyleşide derinlemesine bir değerlendirme ve özeleştiri söz konusu olurken, sanatçının kişisel deneyimleri, sektördeki değişimler ve kadın olmanın getirdiği zorluklar gibi konulara değinildi. Bu noktada, medya dünyasının sunduğu fırsatlar ve getirilen zorluklar arasındaki dengeyi korumak önemini vurguladı.
Röportaj: Alper ERGEZ